Bin sene de orada kaldı. Emr geldi ki, temâmdır. Cebrâîl aleyhisselâm der ki, küstahlık edib, dedim ki, yâ Rabbî! Bu nûrdan ne halk etmek istersin. Buyruk geldi ki, yâ Cebrâîl! Bu nûrdan bir kulu halk etmek isterim ki, Arşdan toprağa kadar âlemde ondan azîz bir kul olmaz. Arşın kenârına bakdım. Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah, yazılmış gördüm. Senin adını bildim ve dedim, yâ Rabbî! Kâfûr ve anber, misk ve za’ferândan ne halk etmek istersin. Buyurdu ki, onun kemiğini kâfûrdan, halk ederim. Etini anberden, sinirini za’ferândan. Ey Cebrâîl, za’ferân renginde yüzünü, miskden tüyünü ve anberden kokusunu halk ederim. Rahmet deryâsından Ebû Bekri halk ederim. Heybet deryâsından Ömeri, hayâ deryâsından Osmânı, ilm deryâsından Alîyi halk ederim “radıyallahü teâlâ anhüm”.)
Yirmibeşinci Menâkıb: Sahîh rivâyet ile gelmişdir. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki: Allahü teâlâ bir bostân halk etmişdir. O bostânda kendi kudret ve nusretiyle dört ırmak yaratmışdır. Biri, ikrâr ırmağı. Biri, tevhîd ırmağı. Biri, ahkâm-ı islâmiyye ırmağı. Biri, kelâm ırmağı. Her bir ırmağı bir bucakda [köşede] yaratdı. Ebû Bekr muhabbetini bir bucağa [köşeye] koydu. Ömer muhabbetini ikinci bucağa koydu. Osmân muhabbetini üçüncü bucağa koydu. Alî muhabbetini dördüncü bucağa [köşeye] koydu. Her köşede on ağaç halk etdi [yaratdı].
Ebû Bekr “radıyallahü anh” muhabbetinin köşesinde halk etdiği on ağacın birincisi, şehâdet ağacı, ikincisi, havf ağacı, üçüncüsü, recâ ağacı, dördüncüsü, şevk ağacı, beşincisi, cehd, altıncısı, hayr, yedincisi, şükr, sekizincisi tevâdu’, dokuzuncusu nusret, onuncusu, ihlâs ağacı idi.
Ömer “radıyallahü anh” muhabbetinin olduğu köşede halk etdiği [yaratdığı] on ağacın, birincisi emânet ağacı, ikincisi salâbet ağacı, üçüncüsü şefkat, dördüncüsü inâbet, beşincisi muhabbet, altıncısı ihlâs, yedincisi kanâat, sekizincisi rızâ, dokuzuncusu temyîz, onuncusu tevfîk ağacı idi.