5– Şaşarım o kimseye ki, Allahü tebâreke ve teâlâ ve tekaddes hazretlerini bildiği hâlde, başkasını zikr eder. 6– Şaşarım o kimseye ki, dünyânın fânî olduğunu bildiği hâlde içindekilere rağbet eder. 7– Şaşarım o kimseye ki, Kıyâmetde hesâba çekileceğini bildiği hâlde mal biriktirir.)
Alî “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinden süâl olundu ki: (Gökden ağır olan nedir, yerden geniş olan nedir, denizden engin olan nedir, ateşden sıcak nedir, taşdan katı nedir, Zemherîrden soğuk nedir, zehrden acı olan nedir?) Alî “radıyallahü teâlâ anh” cevâb verdi ki: (Gökden ağır olan, temiz bir kimseye iftirâ etmekdir. Yerden geniş olan; Hak, doğru olan şeydir. Denizden engin olan, kanâ’at eden kalbdir. Ateşden sıcak olan, zulm eden sultândır. Taşdan katı olan, münâfıkın kalbidir. Zemherirden soğuk olan; levm eden, kınayan kimseye ihtiyâcını arz etmekdir. Zehrden acı olan, sabr etmekdir.)
Sekiz maddeli kıymetli sözler: Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki: (Sekiz şey, sekiz şeyden doymaz. Göz nazardan [bakmakdan]. Yer yağmurdan. Kadın erkekden. Âlim ilmden. Süâl soran sormakdan. Harîs, mal yığmakdan. Deryâ [deniz] sudan. Ateş odundan.)
Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri buyurdu ki: (Sekiz şey, sekiz şeyin zînetidir: İffet, fakrin süsüdür. Şükr, zenginliğin süsüdür. Sabr, belânın süsüdür. Tevâdu’, hasebin [asâletin] süsüdür. Hilm, ilmin süsüdür. Çok ağlamak korkunun süsüdür. Başa kakmamak, ihsânın süsüdür. Huşû’ nemâzın süsüdür.)
Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri buyurdu ki: (Bir kimse fuzûlî konuşmağı [fazla, lüzûmsuz konuşmağı] terk etse, ona hikmet bağışlanır. Bir kimse fuzûlî bakmağı terk etse, ona huşû’ bağışlanır. Bir kimse fuzûlî yimeği terk etse, ona ibâdetin lezzetini duymak bağışlanır. Bir kimse gülmeği terk etse, ona heybet bağışlanır. Bir kimse mîzâhı [şakalaşmağı] terk etse, ona hüsn ve melâhat [güzellik ve tatlılık] verilir. Bir kimse dünyâ sevgisini terk etse, ona âhıret sevgisi verilir. Bir kimse, başkalarının aybı ile meşgûl olmağı terk etse, ona nefsinin ayblarını ıslâh etmek nasîb olur.