O melekden [Mâlikden] bin kat büyük, aydan ve güneşden nûrlu, misk ve kâfûrdan ziyâde kokulu, tesbîh ederek; Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretlerinin huzûr-ı şerîflerine gelir. Der ki, Esselâmü aleyke yâ Muhammed! Beni tanır mısın. Habîbullah hazretleri buyurur: Hâyır tanımıyorum! O der ki, ben Cennet Rıdvânıyım. Allahü teâlâ bana emr etdi ki, Cenneti Arasata getir. Bütün ni’metleri ile berâber, ben de arasata getiririm. Emr eder ki, Cennetin anahtârlarını Muhammed Mustafânın huzûruna getir. Tâ ki, Ebû Bekr-i Sıddîka versin. Sen Cennetde yerine otur, buyurur. Ebû Bekr-i Sıddîk kimi diler ise, Cennete göndersin. Sonra, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri bana buyurur. Al, Cennetin anahtârlarını Ebû Bekre ver. Ebû Bekr “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri de, anahtârları alır. Cennet Rıdvânı geri döner.
Bir melek dahâ zuhûra gelir. Resûlullah hazretlerine selâm verir. Otuz basamaklı kürsî üzerine çıkar. Yüzünü mahşer halkına döndürür. Der ki; yâ mahşer ehli. Ben sizin Rabbinizin elçisiyim. Hak sübhânehü ve teâlâ buyurur: Biliniz yâ dostlar ve düşmânlar ki, bu günde ev ikidir. Biri Cennet, ve biri Cehennem. Benim de hükmüm ikidir. Biri adl, biri fadl. Adl düşmânlara ve fadl dostlaradır. Fadl evi, ebedî Cennetdir. Adl evi, ebedî Cehennemdir. Biliniz yâ dostlar ve düşmânlar ki, Cennetin ve Cehennemin anahtârlarını Ebû Bekr-i Sıddîka verdim. Sizden bir kimse, yerden göğe kadar günâh işlemiş olsa [îmânı ehl-i sünnet i’tikâdına uygun ise] ve o kimse Ebû Bekri severse, Allahü teâlâ onun cümle günâhlarını Ebû Bekr-i Sıddîk için afv eder. Onun huzûruna varın ve onun ile Cennete dâhil olun. Hudâ-i azze şânehü Cehennemi Ebû Bekr-i Sıddîkın dostlarına harâm etmişdir. Her kim ki sizden çok ibâdet etmiş olsa, o kimse Ebû Bekr-i Sıddîka buğz ederse [îmânı ehl-i sünnet i’tikâdına uygun değilse], Allahü teâlâ o kimseden bîzârdır. Onun makâmı Cehennemdir ve nârdır. Allahü teâlâ hazretleri Cenneti ona harâm etmişdir. Bir nidâ gelir ki, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîkı götürün. Yediyüzbin saf melek Arş önünde durmuş olurlar. Her safın uzunluğu meşrıkdan magribe kadar, genişliği de o kadardır. Cümlesi Ebû Bekr-i Sıddîkın huzûruna gelirler. Minberden alıp, burak üzerine bindirirler, götürürler ve derler ki (Ebû Bekri karşılayın!) Arş altına kadar varır.