Söyledim, ağaçlar yanyana geldiler. Resûlullah o ağaçların arkasında kazâ-i hâcet eyledi. Sonra ağaçlar yerine gitdi. Sonra develerimize binip yola devâm etdik. Karşımıza kucağında çocuğu ile bir kadın çıkdı. Yâ Resûlallah! Bu oğlancığı üç def’adır cinnî tutar, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” durdu. Çocuğu alıp devenin palanı üzerine koydu. Üç def’a ey Allahın düşmânı çık, buyurdu. Sonra çocuğu annesine verdi. Seferden dönüşümüzde aynı yere gelince, o kadın çocuğu ile birlikde yine karşımıza çıkdı. İki koyun getirmişdi. Yâ Resûlallah! Bunlar benim hediyyemdir, kabûl buyurun. Seni Peygamber olarak gönderen Allah hakkı için, sizinle ilk karşılaşdığımız günden beri, çocuğu cinnî tutmadı, dedi. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” emri üzerine koyunun birini aldık, birini de kadına bırakdık. Sonra yola devâm etdik. Birden bire karşımıza bir deve çıkdı. Gelip Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” huzûrunda başını yere koyarak secde etdi. Resûlullah bize, halka sesleniniz toplansınlar buyurdu. Halkı çağırdık, toplandılar. Resûlullah onlara bu deve kimindir, diye sordu. Ensârdan bir cemâ’at, bizimdir yâ Resûlallah, dediler. Bu deveye ne yapdınız diye sordu. Bu deveyle yirmi senedir su çekerdik. Şimdi onu boğazlamak istedik, kaçdı, dediler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bunu bana satınız buyurdu. Sizin olsun yâ Resûlallah, dediler. Bunun üzerine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bu deve benim oldu. Artık onu eceli gelinceye kadar hoş tutunuz, boğazlamayınız, buyurdu. Orada bulunan müslimânlar, yâ Resûlallah, sana secde etmeğe biz hayvânlardan dahâ lâyık değilmiyiz, biz niçin yapmayalım, dediler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kimsenin Allahü teâlâdan başkasına secde etmesi câiz değildir. Eğer câiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmeleri gerekirdi.)
• Ya’lâ bin Ümeyye-i Sakafî şöyle anlatmışdır: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile bir yere gidiyorduk. Bir deveye rastladık. Deve, Resûlullahı görünce boğazından ses çıkararak bağırıp, boynunu yere koydu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” orada durdu.