Hâlbuki evliyâdan çok kerâmetler bildirilmişdir. Bunun sebebi nedir? Buyurdu ki: Onların îmânları o kadar kuvvetli idi ki, kerâmetlerle ve hârikalar ile takviye edilmeğe ihtiyâcları yokdu. Fekat diğerlerinin îmânı onların îmânları mertebesinde değildi. Bu sebeble kerâmetlerle îmânları kuvvetlendirildi.
Evliyânın büyüklerinden Şihâbüddîn Sühreverdî “kuddise sirruh” buyurdu ki: Allahü teâlâ sevdiği kullarının yakînini kuvvetlendirmek için, onlara mükâfat olarak kerâmetler ihsân eder. Onların da üstünde ba’zı kulları vardır ki, onların kalblerinden perdeler kalkmış, bâtınları yakîne ve ma’rifete kavuşmuşdur. Böyle kulların yakînlerinin ve ma’rifetlerinin kuvvetlenmesi için hârikalara, kerâmetlere ihtiyâcları yokdur. Bu sebeble Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbından kerâmetler az bildirildi. Sonra gelen evliyâdan ise çok kerâmetler görüldü. Çünki Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sohbetinde bulunmaları bereketiyle, vahyin inişine, meleklerin gelip gitmesine şâhid olmaları sebebiyle, bâtınları nûrlandı. Âhıreti görmüş gibi oldular. Dünyâya kıymet vermediler. Nefsleri tezkiye buldu, temizlendi. İslâmiyyete uygun olmayan âdetleri terk etdiler. Kalb aynaları parladı. Kendilerine ihsân edilen yüksek mertebeler sebebiyle, kendilerinden çok kerâmet görülmesine lüzûm kalmadı. Çünki, yakînleri çok kuvvetli olanlar, hikmetlerle dolu olan âlemin her zerresinde, Allahü teâlânın kudretinden, başkalarının göremediklerini görürler.
Evliyânın kerâmeti, onların irâde ve isteği dışında meydâna gelir. Kerâmet hissî ve ma’nevî olmak üzere iki kısmdır. İnsanların avâmı, hissî kerâmetlerden başkasını bilmez. Meselâ halk arasında kerâmet denince, hâtırlardan geçenleri söylemek, geçmişe ve geleceğe âid şeyleri haber vermek, su üzerinde yürümek, havada uçmak ve bir ânda bir yerden bir yere gitmek ve insanların gözünden kaybolmak, düâsı derhâl kabûl olmak gibi kerâmetler anlaşılır. Sâdece kendilerinden böyle kerâmetler görülen kimselere evliyâ derler.