İMÂM-I ALÎ BİN EBÎ TÂLİB
“radıyallahü anh”
Emîr-ül mü’minîn Alî bin Ebî Tâlib “radıyallahü anh ve kerremallahü vecheh”, (Tesavvufda, insanlara vilâyet yolunun feyzlerinin ulaşmasına vâsıta olan) oniki imâmın birincisidir. Künyesi Ebül Hasen ve Ebû Türâbdır. En çok sevdiği ismi, Ebû Türâb idi. Kendisini bu ismle çağırınca sevinirdi. Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” kızı hazret-i Fâtımanın “radıyallahü anhâ” evine gitdi. Hazret-i Alîyi “radıyallahü anh” göremeyince, amcamın oğlu nerede diye sordu. Hazret-i Fâtıma “radıyallahü anhâ” aramızda birşey vâki’ oldu. Üzülüp dışarı gitdi. Benim yanımda kaylûle yapmadı, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Alîyi bulması için bir kimse gönderdi. O kimse araşdırıp geldi ve hazret-i Alînin mescidde kaylûle yapdığını söyledi. Kaylûle öğleden önce biraz uyumakdır. Geceyi ihyâ edenlere sünnetdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mescide gitdi. Hazreti Alîyi “radıyallahü anh” uyumuş ve ridâsı üzerinden düşdüğü için arkasına toprak bulanmış olduğu hâlde buldu. Mubârek eliyle toprakları silip, “Kalk yâ Ebâ Türâb, kalk yâ Ebâ Türâb” buyurdu.
Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” şöyle rivâyet etmişdir: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Ben kimin mevlâsı isem, Alî de onun mevlâsıdır. Beni seven Alîyi sever) buyurdu. Berâ bin Âzib “radıyallahü anh” şöyle rivâyet etmişdir: Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazret-i Alînin “radıyallahü anh” elinden tutup buyurdu ki: “Ben mü’minlere nefslerinden sevgili değilmiyim?” Orada bulunanlar, evet yâ Resûlallah, seni nefslerimizden çok severiz, dediler. Sonra hazret-i Alî “radıyallahü anh” için, (Ben kimin mevlâsı isem, Alî de onun mevlâsıdır! Yâ Rabbî, onu seveni sev! Onu sevmeyeni sevme!) buyurdu.
• Hazret-i Alînin “radıyallahü anh” fazîletleri ve üstünlükleri söze ve yazıya sığmaz. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel “rahmetullahi aleyh” şöyle demişdir: Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” hiç birinden Alî bin Ebî Tâlibin “kerremallahü vecheh” fazîletleri kadar işitilmemişdir.