Bu fakîr (Lâmi’î Çelebi) Seyyid Ahmed Buhârî hazretlerinin eşiğine yüz sürdüğüm günden beri, bizzat şâhid olduğum ve onu seven güvenilir kimselerden işitdiğim kerâmetlerini ve hârikalarını yazsam büyük bir kitâb olurdu. Fekat kendi zemânında bunların yazılmasına râzı olmaz diye, hâllerini kısaca yazdım. Çünki maksad onun rızâsını gözetmekdir. Bu (Şevâhid-ün-nübüvve) kitâbının tercemesine teşebbüsde bulunmam ve diğer mu’teber kitâblardan ilâveler yapmağa ihtimâm göstermem de sırf hocamın işâretleri ve himmetleri ve emrlerine itâ’at netîcesinde olmuşdur. Bu eseri hâzırlamam hocamın ma’nevî yardımlarıyla olmuşdur. Yoksa bu işi bu fakîrin yapdığı zan edilmesin.
NAZM
Bu gün taht-ı vilâyetde şehin şehinşeh efendidir,
Tarîk-ı Hâcegân içre reîs-i Nakşibendîdir.
Dînin emrin icrâda, tarîkat resmin ihyâda,
Hakîkat sırrın ifşâda, sanasın hâce kendidir.
Eden sultânları bende, ânın ihsân-u lutfîdir,
Çeken serkeşleri bende, ânın aşk-ı kemendîdir.
Söz açub aşk-ı cânândan, tarîk-ı râz-ı irfândan,
Bir od urmuşdur âfâka ki, hep cânlar sipendîdir.
Şuna kim bir nazar bakdı, dil-ü cânın oda yakdı,
Cihân küllî âna akdı, eğer kul ger efendîdir.
Değil sahn-ı felek ancak, kamû mülk-i melik-ül Hak,
Fezay-ı Lâ mekân mutlak, güzergâh-ı semendîdir.
Cihân cân hazzını alsa, aceb mi sohbetinden kim,
Beyân-ı hikmet âmizî hakîkat şehdü kandîdir.
Bana devlet yeter, bu kim diyeler Lâmiî cândan,
Tarîk-i Nakşibendîde gulâm-ı mîr efendîdir.
Demidir menzile ânı irersen eyleyüb irşâd,
Ki yıllardır o sergerdân bu yolun dertmendîdir.