Kendisi şöyle anlatmışdır: Bir gün Ehvâz civârında geziyordum. Çok acıkdım. Satın almak için çok yiyecek aradım. Fekat bulamadım. Allahü teâlâya düâ edip, yiyecek istedim. Merkebin üzerinde uyumuşdum. Kulağıma bir ses geldi. Uyanıp bakdım ki, bir sarık düşmüş, içinde bir şey vardı. Açıp bakdım, içinde hurma ağacından örülmüş bir kab vardı. İçi tâze hurma dolu idi. Doyuncaya kadar yidim. O mevsimde hiçbir yerde hurma yokdu. Sonra hurmaların artanını yanıma alıp, yola devâm etdim. Yolda bir râhibe rastladım. Durumu ona anlatdım. Râhib benden hurma istedi, biraz verdim. Aradan epey zemân geçdikden sonra, bir gün o râhibe uğradım. Bulunduğu yerde, çok güzel hurma ağaçları yetişmişdi. Râhib, bana bu hurma ağaçları senin bana verdiğin hurmalardan oldu, dedi.
HEREM BİN HAYYÂN “rahmetullahi aleyh”
Havânın çok sıcak olduğu bir yaz gününde vefât etdi. Onu kabre koydukları sırada, bir parça bulut gelip, sâdece kabrinin üzerine yağmur yağdı. Dışarı hiç taşmadı. O gün onun kabrinde yeşil otların bitdiğini de söylemişlerdir.
ÖMER BİN ABDÜL’AZÎZ “rahmetullahi teâlâ aleyh”
Künyesi Ebû Hafsdır. Annesi hazret-i Ömer bin Hattâbın “radıyallahü anh” oğlu Âsımın kızıdır. İki sene beş ay onbeş gün halîfelik yapdı. Hicrî yüzbir senesinde Receb ayının onunda otuzdokuz yaşında iken vefât etdi.
Emîr-ül mü’minîn Ömer bin Hattâb “radıyallahü anh”, bir gece Medînede gezerken, seher vakti bir evin yanına vardı. Evde annesi kızına kalk süte su kat diyordu. Kız ise, bu doğru bir iş değildir. Halîfe Ömer “radıyallahü anh” bunu yasakladı. Onun habercisi bunu bildirdi, dedi. Annesi kalk, burada ne Ömer “radıyallahü anh”, ne de onun habercisi yok, bizi görmüyor, dedi. Kızı, vallahi ben bu işi yapmam. Ben insanlar arasında hazret-i Ömerin emrine uyuyorum. Kimse görmezken de onun emrine muhâlefet etmem, dedi. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” bu konuşmaları duyduğu gecenin sabâhında, oğlu Âsıma falan eve git.