Siz sadaka [zekât] yimediğiniz için, bundan vermedim dedim. (Bu et Berîre için sadakadır. Onun bize verdiği ise hediyye olur) buyurdu). Fakîr aldığı zekâtı, zengine verebilir. Verdiği hediyye olur. Zenginin bunu alması halâl olur. Çünki fakîr kendi mülkünden vermişdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” zengin, fakîr ayırmadan, herkesin hediyyesini kabûl eder, hepsine, dahâ fazla karşılığını verirdi.) [Velî, iskât yapamıyacak hâlde ise, o meyyitin iskâtlarını yapmak için yabancı birini vekîl eder. İskâtları, devri, başkalarına tercîhen bu vekîl yapar].
[İmâm-ı Birgivînin (Vasıyyetnâme) kitâbının sonunda ve bunun Kâdî zâde Ahmed efendi şerhınde “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” diyor ki, fakîrlerin nisâba mâlik olmaması şartdır. Meyyitin akrabâsından olsa, câizdir. Fakîre verirken, (Falancanın şu kadar nemâzının iskâtı için, şunu sana verdim) demesi lâzımdır. Fakîr de, (Kabûl etdim) demelidir ve altınları alınca, kendinin mülkü olduğunu bilmesi lâzımdır. Bilmezse, önceden öğretmelidir. Bu fakîr de lutf edip, kendi isteği ile (Falancanın nemâzının iskâtı için, bedel olarak şunu sana verdim) diyerek başka fakîre verir. O fakîr de, eline alıp, (Kabûl etdim) demelidir. Alınca, kendi mülkü olduğunu bilmelidir. Emânet, ödünc gibi alırsa devr kabûl olmaz. Bu ikinci fakîr de, (Aldım, kabûl etdim) dedikden sonra, (Ol vech ile sana verdim) diyerek üçüncü fakîre verir. Böylece nemâz, oruc, zekât, kurban, sadaka-i fıtr, adak ve kul hakları, hayvan hakları için devr yapmalıdır. Fâsid ve bâtıl alış-veriş de, kul hakları içindedir. Yemîn ve oruc keffâretleri için devr yapmak câiz değildir.
Ondan sonra, altınlar hangi fakîrde kalırsa, lutf edip, arzûsu ve rızâsı ile, velîye hediyye eder. Velî alıp, kabûl etdim der. Eğer fakîr hediyye etmezse, kendi malıdır, zor ile alınmaz. Velî bir mikdâr altını veyâ kâğıd para veyâ meyyitin eşyâsından bu fakîrlere verip, bu sadaka sevâbını da meyyitin rûhuna hediyye eder. Borcu olan fakîr ve bâlig olmamış çocuk devr yapmağa katılmamalıdır. Çünki borclunun, eline geçen altınlar ile borcunu ödemesi farzdır. Bu farzı yapmayıp, altınları meyyitin keffâreti için yanındaki fakîre hediyye vermesi câiz olmaz. Devr kabûl olur ise de, kendisi hiç sevâb kazanmaz. Hattâ günâha girer. Çocuğun da hediyye vermesi sahîh olmadığı İbni Âbidînde “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” yazılıdır.]
Malı olmıyan meyyit, devr yapılmasını vasıyyet ederse, velînin devr yapması vâcib olmaz. Meyyitin keffâretlerini iskât edecek kadar malının hepsini, mîrâsın üçde birini aşmamak üzere vasıyyet etmesi vâcib olur. Böylece, devre lüzûm kalmadan, iskât yapılır. Üçde biri iskâta yetişdiği hâlde, üçde birinden az malın devr edilmesini vasıyyet ederse, günâha girer. İbni Âbidîn, beşinci cild, ikiyüzyetmişüçüncü [273] sahîfede buyuruyor ki, (Küçük çocukları olan veyâ fakîr olup mîrâsa muhtâc hâlde bâlig çocukları sâlih olan hastanın, nâfile olan hayrât ve hasenâtı vasıyyet etmeyip, sâlih çocuklarına bırakması dahâ iyidir). (Bezzâziyye)de, hediyyeyi anlatırken diyor ki, (Malını hayrâta sarf edip, fâsık olan çocuğuna mîrâs bırakmamalıdır. Çünki, günâha yardım etmek olur. Fâsık çocuğa da nafakadan fazla para, mal vermemelidir.)
Çok sayıda nemâz, oruc, zekât, kurban ve yemîn borcları olup da, bunlar için, mîrâsın üçde birinden az bir malın devr edilmesini ve geri kalan mal ile, Kur’ân-ı kerîm, hatm-i tehlîl ve mevlid okutulmasını vasıyyet etmek câiz değildir. Bunları okumak için para veren ve alan günâha girer. Kur’ân-ı kerîm öğretmek için para alıp vermek câizdir. Okumak için câiz değildir.
Meyyitin borclu olduğu nemâzları, orucları, vârislerin ve herhangi bir kimsenin kazâ etmesi câiz değildir. Fekat, nâfile nemâz kılıp, oruc tutup, sevâbını meyyitin rûhuna hediyye etmek câiz ve iyi olur.
Meyyitin borcu olan haccını, vekîl etdiği kimsenin, meyyitin parası ile kazâ etmesi câiz olur. Ya’nî, meyyiti borcdan kurtarır. Çünki hac, hem beden ile, hem de mal ile yapılan ibâdetdir. Nâfile hac, başkası yerine her zemân yapılır. Farz hac ise, ancak ölünciye kadar hacca gidemiyecek kimse yerine, vekîli tarafından yapılır.
(Mecma’ul-enhür)de ve (Dürr-ül-müntekâ)da diyor ki, (Meyyitin iskâtını defnden önce yapmalıdır.)