ya’nî bunun borclarını ödemeği kabûl ederse, bu müslimân, onun (Mevlel-muvâlâtı) olur. Birinci kısmda, yetmişsekizinci maddede, toprak mahsûlleri zekâtını bildirirken, erâzî kanûnu şerhınde, beş nev’ toprak olduğunu yazmışdık. Birincisi mülk olan topraklar idi. Bunların sâhibi vefât edince, toprak satılıp, parası ile, sâhibinin borcu ödenebilir. Kalanın üçde birinden vasıyyeti yapılır. Üçde ikisi vârislerine, mîrâsları mikdârında verilir. İkinci nev’ topraklar, Beyt-ül-mâlın olan mîrî topraklardır. Bunlar, şahslara peşin para karşılığı, tapu senedi ile kirâya verilir. Alanın mülkü olmaz. Sâhibi ölünce, satılıp borcu ödenmez, vasıyyeti yapılmaz. Vârislerine mîrâs olmaz. Başkasına kirâya verilir. Fekat, millete iyilik olmak için, sâhibinin mîrî toprağı, para karşılığı başkasına devr etmesi veyâ hediyye etmesi ve ölünce, peşin para almadan çocuklarına devr olunması devletce kabûl edilmişdi. Tapunun, çocuklarına devr edilmesi mîrâs olmayıp, devletin ihsânıdır. Vârise mülk olmaz. Kirâ ile verilmiş olur. Kanûnun ellidördüncü ve sonraki maddelerine göre, tapu sâhibi ölünce, toprak, erkek ve kız çocuklarına müsâvî olarak verilir. Çocukları yok ise, torunlarına, bunlar da yok ise, babasına, baba da yok ise, anasına parasız verilir. Fekat, devr hakkı babaya veyâ anaya verilirken, dörtde biri zevc veyâ zevceye verilip, dörtde üçü baba veyâ anaya verilir. Çocuk veyâ torun varken, zevc veyâ zevce, mîrî toprakdan pay alamaz. Meyyitin torunları, çocukları ile birlikde eşit pay alırlar. Şimdi mîrî toprak kalmamış, herkesin mülkü olmuşdur. Şimdi, mîrâs gibi bölünmeleri lâzımdır. (Berîka) ve (Hadîka) kitâblarının sonuna bakınız!
Her müslimân, ölüm hastalığında bir (Vasıyyet) yazmalıdır. (Mâ-lâ-büdde)de diyor ki, (Vasıyyetnâmeyi maraz-ı mevtde yazmak vâcib, sıhhatde iken yazıp, yanında taşımak müstehabdır.) Burada evlâdına, ahbâbına son nasîhatini yapmalıdır. Kendinde hakkı bulunanlardan, halâllaşmalarını, alacaklarını, vereceklerini, borcların ödenmesini, iskât yapılmasını, hac borcu varsa, vekîl gönderilmesini istemeli, cenâze hizmetindeki ve defnden sonraki isteklerini bildirmelidir. Zevcesine olan (Mehr-i müeccel) borcunun ödenmesi için vasıyyet etmesini unutmamalıdır. Bu isteklerinin ahkâm-ı islâmiyyeye uygun yapılması için, âdil iki şâhid yanında bir vasî seçmelidir. (Kâdîhân) “rahmetullahi teâlâ aleyh” diyor ki, (Tarlasının kabristân yapılması veyâ malının üçde biri ile yolcular için hân, mescid yapılması yâhud yolcular için çeşme yapılması, müslimânlara kefen, tabut alınması, kabr kazdırılması, bir mescide sarf edilmesi için vasıyyet etmek, imâm-ı Muhammede göre “rahmetullahi teâlâ aleyh” câizdir. Malının sülüsü ile habshâne yapılmasını vasıyyet câiz değildir. Bunu yapdırmak hükûmetin vazîfesidir. Hac yapılmasını vasıyyet edince, bulunduğu şehrden gönderilir. Malı az ise, malının yetişeceği yerden gönderilir. Gazâ edilmesi için vasıyyet edince, harb edenlere ve harb malzemesi için verilir. Ehl-i kitâb kâfirlerin fakîrlerine verilmek için vasıyyet câizdir. Kilise yapmaları için vasıyyet câiz değildir. Kâtilinin afv edilmesini vasıyyet bâtıldır. Yalnız ev bırakan kimsenin, birinin evde oturmasını vasıyyet etmesi câizdir. Ölünciye kadar evde oturur. Maraz-ı mevt hâsıl olmadan önce, çocuklarından birine, fazla hizmet etdiği veyâ muhtâc olduğu için, birşey hediyye etmek câizdir. Malının sülüsünün bir şehrdeki fakîrlere dağıtılmasını vasıyyet edince, başka şehrdeki fakîrlere dağıtılması câiz olur. Bu parayı on fakîre dağıt denilip, hepsinin bir fakîre verilmesi ve bunun aksi de câiz olur. On günde dağıt denilip, hepsini bir günde dağıtsa câiz olur. Malımın sülüsünü akrabâma dağıtın dese, vârislerin gayrısına dağıtılır. Vârisler arasında küçükler olsa veyâ meyyitin borcu olsa da, büyükler mîrâsdan yiyebilirler. (Şirketler) maddesine bakınız! Bir kimse vasıyyetini ibtâl edebilir. Vasıyyetini inkâr etmesi, ibtâl olmaz. Vasıyyeti kabûl eden vasî, hasta öldükden sonra vazgeçemez. Emîn olmıyan fâsık veyâ zimmî vasî yapılırsa, hâkim bunları değişdirir. Ücret ile vasî yapmak câiz değildir. Fekat, söylediği ücret, ona vasıyyet edilmiş olup, onu alır ve vasî olur.