Rızkımı halâl yoldan nasîb eyle,
rızânı her işime karîb eyle.
Azrâîle verdiğin zemân fermân,
beni hıfz et ki, aldatmaya şeytân.
Vereyim îmân ve Kur’ânla cânı,
göreyim fadlınla dâr-ı cinânı.
Eyleme kabrimi hufre-i nîrân,
beni o kara yerde etme hayrân.
Gelince Münker ve Nekîr melekler,
yine Senden budur o dem dilekler.
Bana yumuşak etsinler süâli,
vereyim lutfunla doğru cevâbı.
Geldiğinde (Men Rabbüke) hitâbı,
kolayca diyeyim (Allahü Rabbî).
Hem, (Men nebiyyüke) deyince bana,
(Muhammed nebiyyî) diyeyim ona.
Sorduklarında dîn-i mübîni,
diyeyim avninle (vel-islâmü dînî).
Diyem sordukda kıblemle imâmım,
ki, kıblem Kâ’bedir, Kur’ân imâmım.
Sen et yâ Rab bana o zemân telkîn,
ede o iki melek beni tahsîn.
Diyem ol demde Münkerle Nekîre,
Senin ihsânın ile bu fakîre.
Hayâtımda bunu her vakt der idim,
nice mevtâya telkîn eyler idim.
Diyeler bana ol dem (tâbe mesvâh)
(henîen lek) murâdın verdi Allah.
Râhat et, tâ olunca rûz-i mahşer,
ede Hak kabrini vâsi’ münevver.
Yâ Rab! Kabrimi (Ravda-i Cennet) et,
yalnız bırakma, refîkım rahmet et.
Hem et âbâ ve ecdâdıma rahmet,
olalar, tâ cinânın içre râhat.
Husûsâ vâlideynim eyle magfûr,
ola her birisinin kabri pür nûr.
Ölen ma’sûmlarıma magfiret et,
bana onları mahşerde şefî’ et.
Kimin evinde yidimse bir kez nân,
nasîb eyle ona da âb-ı cinân.
Kelâmında buyurdun çünki ey Hak,
(Ücîbü da’veteddâ’) muhakkak.
Dahî evlâdımı, ey yüce Hâlık,
hatâdan hıfz eyle beynel-halâyık.
Önümde bunları izzü şeref kıl,
sonunda her birin hayrül-halef kıl.
Masûn et sû-i ef’âlden İlâhî,
nasîb eyle râzı olduğun râhi.