bir derece 29 dakîka 6,2 sâniye irtifâ’lar için, nemâz vaktlerini bulmakda kullanılan düstûr ile, bu iki gurûb vaktinin fadl-ı dâir zemânları hesâb edilir. Zevâl vaktinde hakîkî zevâlî sâat sıfır olduğu için, iki gurûb vakti, fadl-i dâir zemânı kadar olur. İki vakt arasındaki zemân farkı (Temkin) olur). Meselâ 21 Mart ve 23 Eylülde irtifâ’ zâviyesi 1 derece 29 dakîka 6,2 sâniye, güneşin merkezinin, hakîkî üfukdan bu irtifâ’ mikdârı alçalması için, mahreki üzerinde gideceği zemân, ya’nî temkin 7 dakîka 52,29 sâniyedir. Nemâz vaktleri düstûrunda meyl-i şems ve ard-ı belde bulunduğundan bir şehrin temkin zemânı, Ard derecesi ve gün ile değişmekdedir. Bir şehrin temkin mikdârı, her gün ve her sâat aynı değil ise de, her şehr için, vasatî bir Temkin zemânı vardır. Bu temkin mikdârları kitâbımızın sonundaki cedvelde bildirilmişdir. Hesâb ile bulunan Temkin mikdârlarına iki dakîka ihtiyât ilâve ederek, İstanbul için Temkin, vasatî on dakîka kabûl edilmişdir. Ard derecesi 44 dereceden az olan bir yerde, bir senedeki a’zamî ve asgarî temkin mikdârlarının farkı bir iki dakîka kadardır. Bir şehrde tek bir temkin vardır. Bu da, herhangi bir nemâzın hakîkî vaktinden şer’î vaktini bulmak için kullanılır. Her nemâz için, ayrı ayrı temkinler yokdur ve zâhirî vaktlerde de temkin yokdur. Temkin mikdârını bir ihtiyât zemânı zan ederek, imsâk vaktini 3-4 dakîka gecikdirenin orucu ve gurûbu 3-4 dakîka öne alanın orucu ve akşam nemâzının fâsid olacağı (Dürr-i yektâ)da da yazılıdır. Bir mahalde, şemsin meyli ve Temkin mikdârı ve ta’dîl-i zemân her an değişdikleri için ve hakîkî gurûbî zemân birimleri, hakîkî zevâlî zemânlarının birimlerinden cüz’î farklı olduğu için, hesâb olunan
nemâz vaktleri, tam doğru olmaz. Vaktin girdiğinden emîn olmak için, hesâb ile bulunan Temkin mikdârına 2 dakîka ihtiyât zemânı ilâve edilmişdir.
Üç nev’i gurûb vardır: Şemsin merkezinin hakîkî irtifâ’ının sıfır olduğu vakte (Hakîkî gurûb) denir. İkinci gurûb, arka kenârın, râsıdın bulunduğu mahallin zâhirî üfuk hattına nazaran zâhirî irtifâ’ının sıfır olduğu, ya’nî bu üst kenârının, mahallin üfk-ı zâhirî hattından gayb olduğunun görüldüğü vaktdir. Buna (Zâhirî gurûb) denir. Üçüncü gurûb, arka kenârın, şer’î üfka nazaran irtifâ’ının sıfır olduğu hesâb olunan vaktdir. Buna (Şer’î gurûb) denir. Bir şehrde bir aded şer’î üfuk vardır. Bu üç gurûbdan, zâhirî gurûbu görmek mu’teber olduğu bütün fıkh kitâblarında yazılıdır. Hâlbuki, her yükseklik için, muhtelif zâhirî üfuk hatları vardır. Üfk-ı şer’îden gurûb, en yüksek tepeden bakınca görülen zâhirî gurûb ise de, bu gurûb vakti ve hakîkî gurûb vakti riyâdî gurûbdur. Ya’nî dâimâ hesâb ile bulunur. Hesâb ile bulunan riyâdî hakîkî gurûb vaktinde, güneş yüksek yerlerin zâhirî üfuk hatlarından gurûb etmemiş görülür. Bu hâl, akşam nemâzının ve iftâr vaktinin, birinci ve ikinci gurûb vaktlerinde değil, bunlardan dahâ sonra, şer’î gurûb vaktinde olduğunu göstermekdedir. Evvelâ hakîkî gurûb, bundan sonra zâhirî gurûblar, en sonra, şer’î gurûb olur. Tahtâvî, (Merâkıl-felâh) hâşiyesinde diyor ki, (Şemsin gurûb etmesi, üst kenârının üfk-ı zâhirî hattından gayb olduğunu görmek demekdir. Üfk-ı hakîkîden gayb olması değildir). Güneşin üfk-ı zâhirî hattından batması, üfk-ı sathîden gurûb etmesi demekdir. İkindiyi kılamıyan, akşamı kıldıkdan ve orucunu bozdukdan sonra, tayyâre ile garb tarafına giderek, güneşi görse, ikindiyi edâ ve güneş batınca akşamı i’âde ve bayramdan sonra orucunu kazâ eder. Tepeler, binâlar ve bulutlar sebebi ile zâhirî gurûb görülemiyen yerlerde, gurûb vaktinin, şarkdaki tepelerin kararması ile anlaşılacağı hadîs-i şerîfde bildirilmişdir. Bu hadîs-i şerîf, (Tulû’ ve gurûb vaktleri hesâb edilirken, güneşin hakîkî ve zâhirî irtifâ’ları değil, şer’î üfukdan olan şer’î irtifâ’larının kullanılacağını) ya’nî, Temkin mikdârını hesâba katmak lâzım olduğunu göstermekdedir.