17 — Selâma eli ile, başı ile cevâb vermek mekrûhdur. Süâle başı ile, eli ile cevâb vermesi mekrûh değildir. Meselâ, kaç rek’at kıldınız diyene, parmağı ile cevâb vermesi gibi. Başkasının sözü ile, hemen yerini değişdirir veyâ öndeki safa geçerse, nemâzı bozulur. [Nemâzın müfsidlerinden onbirincisini okuyunuz!].
18 — (Tergîb-üs-salât)da diyor ki, (Nemâzda ve nemâz hâricinde ağzını açarak esnemek mekrûhdur. Alt dudağını dişlerin arasına sıkışdırmalıdır). Kendini tutamazsa, ayakda sağ elin, diğer rüknlerde ve nemâz hâricinde sol elin dışı ile, ağzını örtmelidir. Zarûretsiz esnemek şeytândandır. Peygamberler esnemezlerdi.
19 — Nemâzda gözleri yummak tenzîhen mekrûhdur. Zihni dağılmasın diye yumarsa, mekrûh olmaz.
20 — İmâmın mihrâb içinde durması mekrûhdur. Kıble dıvarı içinde bulunan oyuk kısma, mihrâb denir. Ayakları, mihrâbın dışında olunca, mihrâb içine secde etmesi mekrûh olmaz. İnsan, ayaklarının basdığı yerde kabûl edilir. Çünki papaslar, ayrı bir odada durarak, ibâdet yapdırır. Câmi’lerde birinci cemâ’atin imâmı mihrâbda kıldırmazsa, mekrûh olur.
21 — İmâmın yalnız başına, cemâ’atden bir zrâ’ [yarım metre] yüksekde durması, tenzîhen mekrûhdur. Papaslara benzememek için men’ edilmişdir.
22 — İmâmın yalnız başına, aşağıda durması da tenzîhen mekrûhdur.
23 — Öndeki safda boş yer varken, arkasındaki safda durmak ve safda yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak mekrûhdur. Safda yer olmayınca, yalnız başına durmayıp, rükü’a kadar, birini bekler. Kimse gelmezse, öndeki safa sıkışır. Öndeki safa sığmazsa, güvendiği birini arkaya, yanına çeker. Güvendiği kimse yoksa, yalnız durur.
24 — Üzerinde sûret, ya’nî canlı resmi [insan veyâ hayvan resmi] bulunan elbise ile kılmak tahrîmen mekrûhdur. Cansız resmleri bulunursa, mekrûh olmaz. İster hurmet edilmek için, ister hakâret edilmek için olsun, ister büyük olsun, ister küçük olsun, canlı resmi [ve heykel] yapmak harâmdır. (Mekâtîb-i şerîfe)de, altmış ve seksenbeşinci mektûblara bakınız! 85. ci mektûbun tercemesi kitâbımızın ikinci kısm 72.ci maddesinde mevcûddur.
[(Hadîka)da, el âfetlerinde diyor ki, (Nemâzda giymese de, üzerinde canlı resmi bulunan elbise giymek her zemân mekrûhdur. Üzeri örtülü resm bulundurmak câizdir). Nüfus kâğıdı, vesîka, senedler ve başka lüzûmlu ihtiyâclar için, küçük resm çekdirerek üzerleri örtülü olarak saklamanın câiz olduğu, buradan anlaşılacağı gibi, (İbni Âbidîn) beşinci cild, ikiyüzotuzsekizinci sahîfesindeki (Tenbîh)den de anlaşılmakdadır. (Zevâcir)in yirmialtıncı sahîfesindeki hadîs-i şerîfde, (Elinize geçen resmleri yırtınız, bozunuz!) buyuruldu. Düşmanlığa, fitneye sebeb olursa, karışmamalıdır. Peygamberlerin, Eshâb-ı kirâmın ve din büyüklerinden hiçbirinin resmi yokdur. Onların resmi diye, gazetelerde, filmlerde görülen resmler, hep uydurmadır. Para kazanmak için, müslimânları aldatmak için yapıyorlar. Mubârek zâtların resmlerini de yükseğe asmak harâm olduğu gibi, bunları aşağı yerlere koymak da harâmdır. Avret yerleri örtülü olsun olmasın, her yere büyük veyâ küçük canlı resmi yapmak harâm olduğu gibi, bunu yapmak için alınan para da harâmdır. Putperestliği önlemek için harâm edilmişdir. Üzerinde canlı resmi bulunan elbiseyi nemâz dışında da giymek mekrûh olduğu, Tahtâvînin (İmdâd) hâşiyesinde de yazılıdır.
Seyyid Abdülhakîm efendi “kuddise sirruh”, bir mektûbunda diyor ki, (Üzerinde canlı resmi bulunan mendil, para gibi şeyleri kullanmak câizdir. Zîrâ böyle şeyler mühândırlar, muhakkardırlar, muhterem değildirler). (El-fıkh-u alel-mezâhibil-erbe’a)nın üçüncü cildinde de böyle yazmakdadır. İbni Hacer-i Hiytemî Mekkî “rahmetullahi aleyh”, fetvâsında buyuruyor ki: