Büyük olan ve hurmet mevkı’inde bulunan canlı resmi ve köpek, cünüb kimse bulunan eve rahmet melekleri girmez. Hafaza melekleri ise, insandan yalnız cimâ’da ve halâda ayrılır. İnsanların iki omuzunda bulunup, iyiliklerini ve kötülüklerini yazan (Kirâmen kâtibîn) ismindeki iki melek ile, cinnîlerden koruyan meleklere, (Hafaza melekleri) denir. Halâda iken yapılanları, Allahü teâlâ meleklere bildirir. Halâdan çıkınca yazarlar. Melekler, birşey üzerine, harf ile yazmaz. Bilgileri, aklımızda, zihnimizde topladığımız gibi, bir yere toplarlar. Şimdi, teyp denilen âletde, seslerin banda alınması ve sesli sinema filmlerine alınması gibi, çeşidli yazı şeklleri vardır. Göklerde, bilinmiyen kalemlerle [âletlerle] yazan melekler de vardır. Kâfirlerin yalnız kötülükleri yazılır. Her insana musallat olan cin vardır ve insanı bunlardan koruyan melekler vardır.
Çocuklara oynamak için bebek almak, imâm-ı Ebû Yûsüfe göre câizdir.
26 — Nemâzda, âyetleri, tesbîhleri eli ile saymak tenzîhen mekrûhdur. Kalbi ile veyâ parmaklarını oynatarak saymak câizdir. Nemâz dışında parmakla saymak ve tesbîh kullanmak câizdir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir kadının tesbîhleri, çekirdeklerle saydığını görerek men’ etmemişdir. Riyâ ve gösteriş için tesbîh kullanmak mekrûhdur.
Sokmak ihtimâli olan, ya’nî yaklaşan yılanı ve akrebi öldürmek nemâzı bozmaz ve mekrûh olmaz. Sol ayakkabı ile öldürmek müstehabdır. Kıvrılmadan, doğru giden beyâz yılan, cinnîdir. Zarar vermezse öldürmemelidir. Fekat, bunu da öldürmek câizdir. Çünki cinnîler, müslimânların evine girmiyeceğiz diye, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimize söz verdi. Eve girince sözlerini bozmuş olurlar. Önce (İrci’ bi-iznillah) diyerek ihtâr etmeli, gitmezse öldürmelidir. Nemâzda iken, ihtâr edilmez. Yılan şeklindeki cinni hemen öldürmemek, onlara saygı göstermek için değil, zararlarına sebeb olmamak içindir.
27 — Oturanların ve ayakda duranların arkalarına doğru nemâz kılmak, konuşsalar bile, mekrûh değildir. Bir kimsenin yüzüne karşı ve yüksek sesle konuşanların sırtına karşı mekrûhdur.
28 — Mushafa, kılınca, muma, kandile, lâmbaya, aleve, tabanca gibi harb âletlerine karşı ve yatan, uyuyan kimseye karşı kılmak mekrûh değildir. Çünki, bunlara tapınılmamışdır. Mecûsîler, ateşe tapar, aleve tapmaz. Alevli ateşe karşı da mekrûh olur.
29 — Başından ayağına kadar, bir peştemâl sarıp kılmak tahrîmen mekrûhdur.
30 — Açık başına sarık sarıp, tepesi açık olarak kılmak, tahrîmen mekrûhdur.
31 — Ağzını, burnunu örterek kılmak, tahrîmen mekrûhdur. Mecûsîler böyle tapınır. [Maske, eldiven ve alnın yere değmesine mâni’ olan gözlük takarak kılmamalıdır. Alnın, burnun, ellerin yere değmesine, ya’nî farza veyâ sünnete mâni’ olan şey ile, zarûret olmadan nemâz kılmamalıdır. Bunları nemâzda takmak için, kadınlara dahî zarûret yokdur.]
32 — Özrsüz, buğazından balgam çıkarmak mekrûhdur. Ağızda hâsıl olan kan, ağız dolusu değilse, bunun hâsıl olması ve bunu yutmak, abdesti de, nemâzı da bozmaz. Kay da böyledir. [(Halebî-yi kebîr) ve (Hindiyye).]
33 — Amel-i kalîl, ya’nî bir eli, bir veyâ iki kerre hareket etdirmek mekrûhdur. [Nemâzı bozanların onbeşincisine bakınız!] Isıran biti, pireyi, amel-i kalîl ile öldürmek câiz, ısırmıyanı tutmak ve öldürmek mekrûhdur. Bunların ölüsünü ve dirisini mescidde bırakmak harâmdır.
34 — Nemâzın sünnetlerinden birini terk etmek mekrûhdur.
Sünnet iki kısmdır: Biri (Sünen-i hüdâ)dır. Bunlar, müekked [kuvvetli] olan sünnetlerdir. İkincisi (Sünen-i zevâid)dir. Bunlar, müekked olmıyan sünnetlerdir. Müstehab ve mendûb da aynıdır, denildi.
Nemâzda müekked sünneti terk, tahrîmen mekrûh olur. Müekked olmıyan sünneti terk, tenzîhen mekrûh olur.