(Tahzîr-ül-müslimîn) ismindeki bir kitâbın doğru olduğuna hiç inanmıyorum ve perde arkasından, dîni yıkmak için söylenen yalanlar olduğunu anlıyorum.
Mektûbunuzun birinci sahîfesinin sonunda yazılı kitâblar, dînin temel kitâbı değildir. [Bu kitâblardan biri (Dürret-ün-nâsıhîn) olup, Osmân Hopavî yazmışdır.] Birisi de (Ettergîb-vetterhîb) adlı hadîs kitâbı olup, İsmâ’îl İsfehânînindir. Aynı ismde bir hadîs kitâbını, Abdül’azîm yazmışdır ki, bu kitâbı İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” medh etmekdedir. Biri de (Acâ’ib-ül-Kur’ân) ismindeki kitâb olup, Mahmûd-i Kirmânî yazmışdır. İslâm dîni, bu kitâbları müdâfe’a etmez. Çünki, ne kendileri, ne de yazanları, din âlimlerince yüksek tanınmış değildir. Bununla berâber, bunlardaki hadîslerin hepsinin veyâ birkaçının mevdû’ olduğu söylenemez. Herbir hadîsin, ayrı ayrı mevdû’ hadîs olduğunu isbât etmek lâzımdır. Mevdû’ hadîs bulunsa da birşey lâzım gelmez. Dînin temelleri bu kitâblar üzerine kurulmuş değildir. Ayb ve kusûr, kitâbların sâhiblerine âid olur. Sâhibleri de, dinde söz sâhibi, üstün kimseler olmadığından, bunlara karşı söylenilecek sözlerden din lekelenmez.
Tesavvufcuların bildirdiği hadîslere mevdû’ diyenler, eğer tesavvuf büyüklerinin bildirdiklerine karşı söyliyorlarsa, bu sözlerinin hiç kıymeti olamıyacağından, onlara bir cevâb vermeğe değmez. O büyüklerin dinden bildirdikleri her haber, doğru, sağlam ve senedlidir. Yok eğer tekke şeyhlerine ve tarîkatcilere karşı söyliyorlarsa, istedikleri kadar söylesinler, biz onları müdâfe’a etmeyiz.
(Rahmânın cezbelerinden bir cezbe, bütün insanların ve cinnîlerin sevâbları gibidir) hadîsini, Muhammed Emîn-i Tokâdî “rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretleri (Sülûk) risâlesinde bildiriyor. Bu risâle, Süleymâniyye, Dâr-ül-mesnevî, [169] numarada mevcûddur. Hadîs olduğu, (Ma’rifetnâme)nin üçyüzseksenaltıncı sahîfesinde de yazılıdır. (Nefsini tanıyan Rabbini tanır) hadîsini (Künûz-üd-dekâık) onbirinci sahîfesinde yazmakda ve (Deylemî) “rahmetullahi teâlâ aleyh” de bulunduğunu bildirmekdedir. (Letâif-ül-minen)de, Ebül Abbâs-ı Mürsînin “rahmetullahi teâlâ aleyh” bunun hadîs olduğunu bildirdiği ve yapdığı uzun te’vîli yazılıdır. (Keşf-ün-nûr) birinci sahîfesinde ve (Salât-ı Mes’ûdî), bunun hadîs olduğunu açıkça yazmakda, ve (Kendi aczini anlıyan, Rabbinin azametini anlar) şeklinde tefsîr etmekdedir. İbni Teymiyyenin ve Zerkeşînin ve Abdülkerîm ibni Sem’ânînin buna Yahyâ bin Mu’âz-ı Râzînin sözüdür demeleri, hiçbir esâsa dayanmamakdadır. Bunun hadîs olduğu (Salât-i Mes’ûdî)nin onüçüncü bâbında da yazılı olduğunu (Fıkh-ı Gîdânî) fârisî şerhi bildiriyor.
(Dünyâ sevgisi, bütün günâhların başıdır) hadîsdir. [İmâm-ı Münâvî ve Beyhekî bunun sahîh olduğunu bildirmekdedir.] Dünyânın ne demek olduğunu bilmiyenler bunu kabûl etmiyor.
(Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacakdır. Bunların yalnız biri Cennete girecek, ötekilerin hepsi Cehenneme girecekdir) hadîsinin sahîh olduğunu, (Şerh-i mevâkıf) sonunda yazıyor. (Milel-nihâl) kitâbı tercemesinde, (Sünen) ismindeki hadîs kitâblarını yazmış olan hadîs imâmlarından dördünün, bu hadîsi, Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” rivâyet etdiğini bildiriyor. Büyük islâm âlimi, şeyh-ül-islâm Ahmed Nâmıkî Câmî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Miftâh-un-necât) ve (Üns-üt-tâibîn) kitâblarında, bu hadîsi yazmakdadır. İmâm-ı Rabbânî ve imâm-ı Gazâlî gibi müctehidler de, bu hadîs-i şerîfi yazıyorlar. Bu hadîs-i şerîfe herhangi bir kimsenin mevdû’ demesi, güneşi balçıkla sıvamak gibidir. Her hâlde, Ehl-i sünnet düşmanlarının inkârıdır.
(Ümmetimin âlimleri, İsrâîl oğullarının Peygamberleri gibidir) hadîs olduğunu İmâm-ı Yâfi’î, (Neşr-ül-mehâsin) kitâbında ilmin kıymetini anlatırken bildiriyor. Birçok kitâblarda, meselâ imâm-ı Rabbânînin (Mektûbât)ının 268 ve 294. cü ve üçüncü cildinin yüzyirmibirinci mektûblarında ve (Letâif-ül-minen) kitâbı başında açıkca yazılıdır. Abdülganî Nablüsînin (El-hâmilü fil-fülk) kitâbında da yazılıdır.