11 — İKİNCİ CİLD, 32. ci MEKTÛB
Bu mektûb, mirzâ Kılıcullaha yazılmışdır. Kalbini toparlıyamadığını bildiren mektûbuna cevâb vermekde, korkulu zemânda okunacak şeyleri bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd ve Onun sevgili Peygamberine salât eder, size de düâlar ederim. Azâ, ya’nî başsağlığı için yazmış olduğunuz kıymetli mektûb geldi. (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn!) Ya’nî, hepimiz Allahın emrinde ve dileği altındayız ve hepimiz Onun huzûruna çıkacağız! Bizler, Onun yardımı ile, Onun kazâsına râzı olduk. Siz de râzı olunuz! Düâ ve Fâtiha okuyarak yardım ediniz! Sizin, o sıkıntıdan kurtulmanız haberi, bizleri çok sevindirdi. İki acıdan birisi, üzerimizden sıyrılmış oldu. Bunun için, Allahü teâlâya hamd ve şükr olsun! Kalbinizi dünyâ düşüncelerinden kurtaramadığınızı yazıyorsunuz. Evet, zâhir işlerin bozuk ve dağınık olması, kalbin de dağılmasına yol açar. Kalbinizde üzüntü ve kuruntu olunca, gidermek için tevbe ve istigfâr okuyunuz! Korkulu zemânlarda, (Kelime-i temcîd), ya’nî (Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil’aliyyil’azîm) okuyunuz! [Cin çarpmasına karşı bunu okumak, (174). cü mektûbda yazılıdır. Muhammed Ma’sûm “rahmetullahi aleyh” ikinci cild otuz üçüncü mektûbunda diyor ki, (Derdlerden kurtulmak ve murâda kavuşmak için beşyüz kerre Lâ havle velâ kuvvete illâ billah ile evvelinde ve âhırında yüzer def’a salevât-ı şerîfe okuyup düâ etmelidir)]. (Mu’avvizeteyn) [ya’nî iki (Kul-e’ûzü)yü] çok okumak da fâidelidir. Biz, iyi ve râhatız. Allahü teâlâya her zemân hamd ve şükr olsun! (El-hamdü-lillâhi dâimen ve alâ külli hâl ve E’ûzü billâhi min hâl-i ehlinnâr). Za’îf olduğum için çok yazamadım. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Muhammed Mustafânın dîninden ayırmasın “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Vesselâm. [(Tefsîr-i Mazherî)de, Enbiyâ sûresinin seksenyedinci âyetinin tefsîrinde, hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Birinize derd ve belâ gelince, Yûnüs Peygamberin düâsını okusun! Allahü teâlâ Onu muhakkak kurtarır. Düâ şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn). (Tergîb-üs-salât), ellidördüncü faslındaki hadîs-i şerîfde, (Sabâh, kalkınca, üç kerre Bismillâhillezî lâ-yedurru ma’ asmihî şey’ün fil-erdı velâ fissemâi ve hüvessemî’ul’alîm okuyana akşama kadar, hiç derd, belâ gelmez) buyuruldu.]
12 — İKİNCİ CİLD, 75. ci MEKTÛB
Bu mektûb, mirzâ Muzaffer hâna yazılmışdır. Dostlara verilen sıkıntıların ve belâların, günâhlara keffâret olduğu ve yalvararak afv ve âfiyet istemek lâzım olduğu bildirilmekdedir:
Allahü teâlâ, size lâyık olmıyan şeylerden selâmet versin! Dostlara dünyâ sıkıntılarının ve belâların gelmesi, bunların günâhlarının afv olması için keffâretdirler. Yalvararak, ağlıyarak ve sığınarak, kırık kalb ile Allahü teâlâdan afv ve âfiyet dilemelidir. Düânın kabûl olunduğu anlaşılıncaya ve fitneler kalmayıncaya kadar, böyle düâ etmelidir. Dostlarınız ve iyiliğinizi istiyen sevenleriniz de, sizin için düâ etmekde iseler de, derdlinin kendisinin yalvarması dahâ yerinde olur. İlâc almak ve perhîz yapmak, hastaya lâzımdır. Başkalarının yapacağı, olsa olsa, ona yardımcı olmakdır. Sözün doğrusu şudur ki, sevgiliden gelen herşeyi, gülerek, sevinerek karşılamak lâzımdır. Ondan gelenlerin hepsi tatlı gelmelidir. Sevgilinin sert davranması, aşağılaması, ikrâm, ihsân ve yükseltmek gibi olmalıdır. Hattâ, kendi nefsinin böyle isteklerinden dahâ tatlı olmalıdır. Seven böyle olmazsa, sevgisi tâm olmaz. Hattâ, seviyorum demesi, yalancılık olur. Dînin koruyucusu hazretiniz, hizmetden geri gelince, seferdeki hâlleri ve birlikde bulunanların çekdikleri sıkıntıları yazmışsınız. Selâmetiniz ve âfiyetiniz için fâtiha okundu. Yâ Rabbî! Unutduklarımız ve yanıldıklarımız için bizleri sorguya çekme! Geçmiş ümmetlere yapdığın gibi, güç işleri bizlere yükleme. Yapamıyacağımız şeyleri emr etme. Bizi afv ve magfiret eyle! Bize acı! Bizim sâhibimiz sensin! Düşmanlarımıza gâlib gelmemiz için bize yardım et! Sübhâne Rabbike Rabbil’-izzeti ammâ yasıfûn ve selâmün alelmürselîn velhamdülillahi Rabbil’âlemîn. Vesselâm.