(Yüzelli senesinde dünyânın zîneti gider) hadîs-i şerîfinin, İmâm-ı a’zam için olduğunu, büyük âlim İbni Hacer-i Mekkî bildiriyor. Çünki, İmâm-ı a’zam, [150] senesinde, yetmiş yaşında iken vefât etdi. Şemseddîn Sâmî beğ, (Kâmûs-ül-a’lâm)da diyor ki:
(İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin adı Nu’mandır. Babasının adı Sâbitdir. Ehl-i sünnetin dört büyük imâmının birincisidir. Muhammed aleyhisselâmın parlak olan dîninin büyük bir direğidir. Acemistânın ileri gelenlerinden birinin soyundandır. Dedesi, islâm dînini kabûl etmişdi. [80] yılında, Kûfe şehrinde doğdu. Eshâb-ı kirâmdan “aleyhimürrıdvân” Enes bin Mâlik ve Abdüllah bin Ebî Evfâ ve Sehl bin Sa’d-i Sâ’idî ve Ebüttufeyl Âmir bin Vâsile zemânlarına yetişmişdir. Fıkh ilmini, Hammâd bin Ebî Süleymândan öğrendi. Tâbi’înden birçok büyük zâtlarla ve imâm-ı Ca’fer Sâdıkla sohbet etdi. Çok hadîs-i şerîf ezberledi. Mezheb imâmı olmasaydı, büyük bir hakîm, fikr adamı olacak şeklde yetişdi. Üstün bir akl ve herkesi şaşırtan zekâsı vardı. Fıkh ilminde, az zemânda, eşi, benzeri olmıyan bir dereceye yükseldi. Mervân bin Muhammedin Irâk vâlîsi Yezîd bin Amr, kendisine, Kûfe mahkemesi hâkimliğini teklîf etdi ise de, zühd ve takvâsı ve vera’ı da ilmi ve zekâsı gibi son derece çok olduğundan, kabûl etmedi. İnsanlık dolayısı ile kulların hakkını gözetmekde kusûr etmesinden korkdu. Yezîdin emri ile başına yüzon kamçı vurulduğu hâlde, yine kabûl etmedi. İkinci Abbâsî halîfesi Ebû Ca’fer Mensûr tarafından Bağdâd şehrine çağrıldı. Hâkim olması emr edildi ise de, yine kabûl etmedi.
Fıkh ilmini ilk olarak kollara ayırmış, her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış ve (Ferâiz) ve (Şurût) kitâblarını yazmışdır. Fıkhdaki çok geniş bilgisini ve hele kıyâsdaki hârik-ul’âde kuvvetini ve zühd ve takvâdaki ve hilm ve salâhdaki, akllara hayret veren üstünlüğünü bildiren kitâblar, sayılamıyacak kadar çokdur. Talebesi pek çok olup, içlerinden büyük müctehidler yetişmişdir. [150] yılında, yetmiş yaşında vefât etdi. Ebû Ca’fer Mensûrun emr etdiği temyîz başkanlığını kabûl etmediği için, zindâna atıldı. Kamçı ile döğüldü. Hergün on kamçı artdırılarak döğüldü. Kamçı sayısı yüz olduğu gün şehîd oldu. Selçûkî pâdişâhlarından sultân Melikşâhın vezîrlerinden Ebû Sa’îd-i Harezmî, Ebû Hanîfe hazretlerinin mezârı üzerine mükemmel bir türbe yapdı. Sonra, Osmânlı pâdişâhları “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, bu türbeyi çok def’a ta’mîr ve tezyîn eyledi.
Hanefî mezhebi, Osmânlı devleti zemânında her yere yayıldı. Devletin resmî mezhebi gibi oldu. Bugün, dünyâ yüzünde bulunan Ehl-i islâmın yarıdan fazlası ve Ehl-i sünnetin pekçoğu, Hanefî mezhebine göre ibâdet etmekdedir).
(Mir’ât-ül kâinât) kitâbında diyor ki:
(İmâm-ı a’zamın babası Sâbit, Kûfede, imâm-ı Alî ile “radıyallahü anh” buluşup, İmâm hazretleri, buna ve evlâdına düâ buyurmuşdu. [Bunu (Dürr-ül-muhtâr) ve (Mevdû’ât-ül-ulûm) ve (Gâliyye) kitâbları yazmakda, (İbni Âbidîn) vesîkasını da bildirmekdedir.] Eshâb-ı kirâmdan Enes bin Mâliki ve dahâ üç veyâ yedisini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” gördü. Bunlardan hadîs-i şerîfler öğrendi.
Hadîs-i şerîfde, (Ümmetimden, Ebû Hanîfe adında biri gelecekdir. Bu, kıyâmet günü, ümmetimin ışığı olacakdır) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde, (Nu’mân bin Sâbit adında ve Ebû Hanîfe denilen biri gelecek, Allahü teâlânın dînini ve benim sünnetimi canlandıracakdır) buyuruldu. (Ebû Hanîfe adında biri gelir. O, bu ümmetin en hayrlısıdır), (Ümmetimden biri, sünnetimi canlandırır. Bid’atleri öldürür. Adı, Nu’mân bin Sâbitdir), (Her asrda, ümmetimden, yükselenler olacakdır. Ebû Hanîfe, zemânının en yükseğidir), (Ümmetimden, Ebû Hanîfe adında biri gelecekdir. İki küreği arasında ben vardır. Allahü teâlâ, dînini, onun eli ile canlandırır) hadîs-i şerîfleri meşhûrdur. Âlimlerden biri, rü’yâda, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ebû Hanîfenin ilmi için ne buyurursunuz?) dedi. Cevâbında, (Onun ilmi herkese lâzımdır) buyurdu. Başka bir âlim, rü’yâsında,