Böyle nice işkencelerde dökülen hıristiyan kanları, müslimânların harb meydânlarında dökdükleri hıristiyan kanlarından katkat fazladır. Bunun içindir ki, birçok aldanmış insanı, islâmiyyetin zâlim bir din olduğu zannından kurtarmak lâzımdır. Böyle yanlış sözlerin hiçbir vesîkası yokdur. Papalığın vahşet ve yamyamlık derecesine varan işkenceleri yanında, müslimânların, gayrı müslimlere karşı davranışları, ağzı süt kokan bir sübyanınki kadar yumuşak olmuşdur. İslâmiyyet, başka dinlerin hurâfeler ve şübheler bataklığı ortasında, çiçek temizliği ile yükselmiş bir aklî ve fikrî asâletin sembolü olmuşdur.
Milton der ki, (Kostantin kiliseyi zenginleşdirince, papaslar makâm ve servet hırsını artdırdı. Bunun cezâsını, parça parça olan hıristiyanlık çekdi).
İslâmiyyet, ilâhlara insan kanı dökmek fâci’a ve felâketinden beşeriyyeti kurtardı. Bunun yerine, ibâdeti ve sadakayı getirmekle, insanlara iyilik aşıladı. Sosyal adâletin temelini kurdu. Böylece, kanlı silâhlara hâcet bırakmadan, dünyâya kolayca yayıldı. İlm da’vâsına müslimânlar kadar bağlı ve saygılı hiçbir millet gelmemişdir denilebilir. Hazret-i Peygamberin “aleyhissalâtü vesselâm” pek çok hadîsleri, samîmî bir ilm teşvîkcisidir ve ilme saygı ile doludur. İslâmiyyet, ilme maldan dahâ çok kıymet vermişdir. Hazret-i Muhammed, bu tutumu olanca gücü ile desteklemiş, Eshâbı da, bu yolda var kuvvetleri ile çalışmışlardır.
Bugünkü fennin ve medeniyyetin kurucuları, eski ve yeni eserlerin ve edebiyyâtın koruyucuları, Emevîler, Abbâsîler, Gaznevîler ve Osmânlılar zemânındaki müslimânlar “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” olmuşdur.
Buraya kadar ba’zı parçalarını yazdığımız ingilizce kitâb, misyonerler ve yehûdîler tarafından piyasadan alınarak, yok edilmek istenmişdir. İlk misyoner teşkilâtı olan Cizvit cem’iyyetleri 918 [m. 1512] de teşekkül etmişdir.
EK: İslâm hukûkunu inceliyenler, islâmiyyetde sosyal adâlete, eşitliğe, hak ve hürriyyete verilen önemi görerek hayrân kalıyorlar. İslâmiyyetin, insan hakları ve mülkiyyet hakkı üzerinde nasıl bir titizlik gösterdiğini ortaya koymak için, (Mecelle)den birkaç maddeyi aşağıya yazmağı uygun görüyoruz:
1192 — Herkes mülkünü dilediği gibi kullanır. Fekat, başkasının hakkına dokunursa, bu kullanması sınırlanır. Meselâ, islâmiyyetde kat mülkiyyeti vardır. Fekat, üst kat sâhibinin, apartmanın temelinde ve alt kat sâhibinin de çatıda hakkı vardır. Birisi, ötekinin izni olmadıkca, kendi katını yıkamaz.
1194 — Bir arsaya sâhib olan, üstündeki boşluğa ve toprağın içine de mâlik olur. İstediği kadar yüksek binâ ve derin kuyu yapabilir.
1196 — Bir kimsenin bağçesindeki ağacın dalları komşusunun hânesi veyâ bağçesi üzerine uzanmış olsa, o dalları bağlayarak geri çekdirmeğe veyâ kesdirmeğe komşusunun hakkı vardır. Fekat, ağacın gölgesi komşusunun bağçesindeki sebzelere zarar veriyor diyerek kesdiremez. Âtıf beğ 1330 [m. 1912] baskılı şerhinde, bu maddeyi şerh ederken diyor ki, (Komşusu, ağacın sâhibine veyâ hâkime mürâceat ederek geri çekdirir veyâ kesdirir. Komşusu, bunlara mürâceat etmiyerek, bağçesine uzanmış olanları kendi de kesebilir. Bağçesine uzanmamış mahalden kesip zarara sebeb olursa, zararı ağaç sâhibine tazmîn eder, öder. Bağlıyarak çekdirmesi mümkin olan dalları, mürâceat etmeden keserse, yine zararı tazmîn eder. Ağaç sâhibine mürâceat edip de, dallarını, çekmediği takdirde, bağçe sâhibi kesebileceği gibi, kesdirme masrafını da, ağaç sâhibinden istiyebilir).
1200 — Bir evin kanalizasyonundan, komşunun evine sızarak zarar verirse, ta’mîr etmesi lâzım olur.
1212 — Komşunun su kuyusuna yakın lağım yaparak, kuyu kirlenirse, ta’mîri mümkin olmazsa, lağım oradan kaldırılır.
1216 — Hükûmetin emri ile birinin evi satın alınıp yol yapılabilir. Fekat parası verilmedikce evi alınamaz.