Halîfe Ömer “radıyallahü anh”, bir çalgıcı, şarkıcı kadını görünce, kırbaçla başına vurdu. Baş örtüsü açıldı. (Yâ Emîr-el-mü’minîn! Kadının başı açıldı) dediler. (Allahü teâlânın harâm etdiği şeye ehemmiyyet vermiyen kimse, islâm şerefini gayb etmişdir. İslâmiyyet, şerefli kadınları örterek kıymetlendirir) buyurdu. Bunun içindir ki, büyük âlim kâdî Ebû Bekr-i Belhî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, nehr kenârında başları ve kolları açık kadınların yanından geçerken, (Açık kadınların yanından niçin geçdin?) dediklerinde, (Onlar kıymetsiz, hurmetsiz kadınlardır. Îmânları olduğu şübhelidir. Dâr-ül-harbdeki kâfir kadınları gibidirler) buyurdu. Bu sözü, fey olmuş câriye gibidirler demekdir. Câriyenin başı, kolları avret değildir. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” şarkıcı kadınların islâm şerefini gayb etdiklerini söylediği gibi, yabancıların geçeceği yerde başları, kolları açık kadınların da, islâmın verdiği hurmeti, saygıyı gayb etdiklerini bildirdi. Çünki, bunların hâli, Allahü teâlânın emrlerine, yasaklarına aldırış etmediklerini, aşağı gördüklerini göstermekdedir. Bu ise, insanı hurmetden, kıymetden düşürür.
Kâfir gibi olan, irtidâd eden kadınlar, zâhir haberlere göre, Dâr-ül-islâmda câriye olarak kullanılmaz demişdik. Nevâdir haberlerine göre, câriye olurlar ise de, mürted kadının, kocasına verilmesi için böyle yapılabileceğini açıklamışdık. Çünki, nevâdir haberleri za’îfdir, güvenilemez. Ancak fâideli olduğu hâllerde kullanılabilir. Nevâdir haberleri kullanılsa bile, islâmiyyete ehemmiyyet vermiyen kadınların, islâm şerefini gayb edeceklerini, bunların Dâr-ül-islâmda câriye gibi hurmetsiz, aşağı olup başlarına, kollarına bakmak câiz olacağını gösterir. Bunlara bakmak câiz diyerek, Dâr-ül-islâmda bunları yakalayıp, câriye gibi kullanmak, vaty, ya’nî cinsî münâsebetde bulunmak câiz olacağını sanmamalıdır. Çünki, başkasının câriyesine bakmak câiz ise de, onu nikâhsız vaty, câiz değildir. Bunun gibi, fuhş ve zinâ yapan genel ev kadınlarını, müslimânlık şereflerini gayb etdikleri için, câriye gibi vaty câiz sanmak çok yanlış ve çok çirkindir. Zinâ olur ve zinâya câiz demek küfr olur.
Zevceynden, ya’nî karı kocadan biri gayb olsa, gayb olanın mürted olduğu haber verilse, haberi alan, başkası ile evlenebilir.
İkisi de Dâr-ül-islâmda birlikde mürted olsalar, nikâh bozulmaz. Birlikde yine îmâna gelseler, yine bozulmaz. İkisi mürted olunca, biri Dâr-ül-harbe gitse, nikâh bozulur. Dârlar ayrılınca, nikâh bozulur. Birisi, ötekinden önce îmâna gelince de bozulur. Çocuğun dîni, yanında bulunan ana babasından, dîni dahâ iyi olanı gibidir. Veled-i zinâ için de böyledir. Yalnız, veled-i zinâya babası nafaka vermez ve baba tarafından mîrâs almaz. Çocuğun dîni, dedesinin dîni gibi olmaz. Müslimânın bâlig olan çocuğu îmânsız ise, mürted olur. Bu mürtedin büyük çocuğu da, îmânsız ise, kâfir olur. Mürted olmaz. Kitâblı kâfir olmuş ise, kesdiği yinir. Mecûsîler, ya’nî ateşe tapanlar ve vesenî olanlar, ya’nî heykellere tapınanlar ve bütün müşrikler, kitâblı kâfirlerden fenâdır. Kitâblılardan hıristiyanlar, müslimânlara, yehûdîlerden dahâ yakındır. Fekat hıristiyanlar, hayvanı kesmez. Mecûsîler gibi, boğarak öldürüp leş yapar. Âhıretde de dahâ çok azâb çekeceklerdir. Yehûdîler, kesilmemiş hayvanı yimez. Hıristiyanların küfrü dahâ çokdur. Yehûdîlerin islâma düşmanlığı dahâ çokdur. Bir kâfir için, başka kâfirden dahâ hayrlıdır demek küfr olur. Bunu anlatmak için, ötekinin bundan dahâ kötü olduğunu söylemelidir. Müslimânın nikâh etdiği hıristiyan küçük kızın anası ve babası, sonra mecûsî olsalar, Dâr-ül-harbe gitmeseler bile, kızın nikâhı bozulur. Bu ikisinden biri, hıristiyan iken ölürse, kızın nikâhı bozulmaz. Çünki, ana babadan biri zimmî, müslimân veyâ mürted olarak ölse, geride kalan mecûsî olsa, çocuğun dîni ölenin dîni gibi olur. Çocuk mecûsî olmaz. Müslimân ana babadan biri mürted olarak ölse, geri kalanı da mürted olup Dâr-ül-harbe gitse, çocuk ölene tâbi’ olup, müslimân sayılır ve nikâhı bozulmaz. Çocuk ölürse, nemâzı kılınır. Çünki, Dâr-ül-islâmda bulunan mürted, islâma cebr olunacağı için, müslimân hükmündedir. Kitâblı kâfir olan ana babadan biri ölüp, kalanı müslimân olsa çocuk müslimân olur.