26 — İKRÂH (KORKUTMAK) ve HİCR
(YASAKLAMAK)
Mü’mini ve zimmîyi ikrâh etmek, korkutmak büyük günâhdır.
İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, beşinci cildde ve (Dürer-ül-hükkâm) 949. cu maddede buyuruyor ki, (İkrâh), bir insanı, istemediği birşeyi yapması için, haksız olarak zorlamak demekdir. Birini zorlamanın ikrâh olması için dört şart lâzımdır. Zorlayanın, korkutduğu şeyi yapabilecek kuvvetde olması, zorlananın korkutulan şeyin muhakkak yapılacağını bilmesi, korkutulan şeyin, ölüm veyâ bir uzvun kesilmesi veyâ üzücü birşey olması, zorlanan şeyin, yapılmaması gereken birşey olması lâzımdır. İkrâh iki dürlü olur: Mülcî olan ve mülcî olmıyan ikrâh. (Mülcî) tam, ağır olup, insanın rızâsını ve ihtiyârını yok eder. Zorlanan şeyin yapılması zarûrî olur. Bu da, ölüm, bir uzvun telef olması veyâ bu ikisine sebeb olacak habs ve dayakdır. Bütün malın telef edilmesi ile ikrâh olunmanın da (Mülcî) olacağı İbni Âbidînde yazılıdır. [Zarûrî olan nafakayı te’mîn etmek için çalışmağa mâni’ olunması ve başka çalışacak yer bulamamak korkusu, (mülcî olan ikrâh) sayılacağı buradan anlaşılmakdadır.] (Mülcî olmıyan) ikrâh, yalnız rızâyı yok eder ki, bir günden ziyâde habs veyâ şiddetli dayak ile korkutulmakdır. [Böyle ikrâh da, küfr-i hükmî için özr olur.] İlm, şeref sâhiblerini tekdîr etmek, sert söylemek, bunlar için ikrâh olur. Mahrem akrabânın habs edilmesi de ikrâh olur. Sultânın [Hükûmetin, kanûnların] emrleri ikrâh demekdir. İkrâh ile yapdırılması istenen şey birkaç çeşiddir:
1 — Yapması câiz, yapmaması ise sevâb olan şeylerdir. Mülcî ikrâh ile küfre sebeb olan söz söylemek, Resûlullahı kötülemek böyledir. Fekat, bunları söylerken Tevriye etmesi, ya’nî Muhammed ismindeki başkasını düşünmesi, puta, heykele secde ederken, Allahü teâlâya secde etmeği düşünmesi lâzımdır. Böyle düşünerek de bunlara secde etmesi mekrûh olur. Tevriye etmek lâzım olduğunu hâtırlayıp da, etmezse, kâfir olur. Hâtırına gelmezse ma’zûr olur. Nemâz kılmamak ve Kur’ân-ı kerîmde bildirilen bütün emrler, kendinin ve başkasının malını telef ve müslimânı söğmek, iftirâ etmek ve kadının zinâ ile ikrâhı ve livâta böyledir. Başkasının malını almak zulmdür. Zulm, küfr gibi hiç halâl olmaz. Zimmînin dahî malını yimek, şerâb içmekden dahâ büyük harâmdır. İkrâh eden, malı öder. Sultândan başka birinin yapdığı ikrâhda, emr edenin veyâ me’mûrunun hâzır olması lâzımdır. Livâta, zinâdan dahâ büyük harâmdır. Zevcesini boşamak da, bu çeşid ikrâhdır. [Mülcî olmıyan ikrâh ile kadının başını açmasının câiz olacağı anlaşılmakdadır.]
2 — Mülcî ikrâh ile yapması harâm olan şeylerdir. Bir müslimânı veyâ zimmîyi öldürmek veyâ bir uzvunu kesmek veyâ bunlara sebeb olacak kadar habs etmek ve döğmek, erkeğin zinâ için ikrâh edilmesi böyledir. Öldürürse, kısâsı ikrâh edene, günâhı ise öldürene olur. İkrâh edilmiyen bir kimse, kolunun kesilmesine izn verse, tıbbî lüzûm olmadıkca, bunun kolunu kesmek günâh olur. Öldürmek için ölüm ile tehdîd edilse, ölecek olan izn verirse, öldürülünce günâha girer. Devlet başkanı el kesmek için ölüm ile tehdîd edince, kesmesi câiz olur.