—2—
BİRİNCİ BASKININ
MUKADDEMESİ
Hamd ve senâ, vâcib-ül vücûd (varlığı mutlak lâzım olan) Allahü teâlâya lâyık ve ancak Ona mahsûsdur. Kâinâtdaki bütün nizâm, güzellikler, Onun kudretinin eserlerinden, görülebilen birer ışıkdır. Onun sonsuz ilmi, kudreti, muhtelif kâbiliyyetlerine göre, eşyâda ortaya çıkmakdadır. Bütün mevcûdât, Onun ilm ve kudret deryâsından bir damladır. O birdir, şerîki, (ortağı ve benzeri) yokdur. O, sameddir, ya’nî bütün mahlûkâtın kendisine sığınacağı zâtdır. Baba, oğul olmakdan münezzehdir, berîdir. Haşr sûresinin yirmiüçüncü âyetinde meâlen,(Allahü teâlânın ilâhlıkda şerîki, ortağı yokdur. Mülkü hiç de yok olmayan bir melikdir. Noksanlık olan her şeyden münezzehdir. Ayblardan ve kudretsizlikden uzakdır. Mü’minleri sonsuz azâbdan emîn kılmışdır. Herşey üzerine hâkim ve hâfızdır. Hükmünde gâlibdir. [İnsanlar birşey yapmak isteyince, O da irâde ederse, isterse o şeyi yaratır. Hâlık [yaratıcı] yalnız Odur. Ondan başka kimse, hiçbir şey yaratamaz. Ondan başka kimseye hâlık [yaratıcı] denilemez. İnsanların dünyâda ve âhiretde râhat ve huzûr içinde yaşamalarını, sonsuz se’âdete kavuşmalarını sağlayan, kurtuluş yolunu göstermiş ve bu yolda yaşamalarını emr etmişdir. Azamet [büyüklük] ve Kibriyâ [yücelik] ancak Ona mahsûsdur.]Allahü teâlâ müşriklerin şirklerinden ve iftirâlarından münezzehdir) buyurulmuşdur.
Salât ve selâm, şânı yüce olan, âhir zemân Peygamberi, Allahü teâlânın resûlü Muhammed Mustafânın “sallallahü aleyhi ve sellem” Cennet bağçesi olan kabr-i şerîflerine, aşk ile sunulsun. Zîrâ, O server “sallallahü aleyhi ve sellem”, âlemi, cehâlet karanlıklarından kurtarıp, tevhîdi ve îmânı te’sîs için, Kur’ân-ı kerîm ile gönderilmişdir. Âl-i İmrân sûresi altmışdördüncü âyetinde meâlen, (Ey Habîbim! Sen ehl-i kitâb olan yehûdî ve hıristiyanlara söyle! Semâvî kitâblarda ve Resûllerde ihtilâf olmayıp, bizimle sizin aramızda berâber olan kelimeye geliniz ki, bu kelime: “Allahü teâlâdan başkasına ibâdet etmeyiz ve hiçbir şeyi Allahü teâlâya şerîk, ortak koşmayız”dır) buyurulmuşdur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bu ilâhî nidânın hakîkatına uymakla emr olunmuşdur.