1249

O nişânı olmıyanın, biricik nişânı nemâzdır. Nemâzda olan yakınlık, başka hiçbir yerde yokdur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Nemâzda, kul ile Allahü teâlâ arasındaki perdeler kalkar). Bunun için, nemâza, mi’râc buyurmuşdur. Onun için, nemâzı temâm kılmağa çok dikkat etmelidir. Nemâzın kemâline çalışmak, bu müşâhedeleri ve tecellîleri, Ona yaklaşdırmamakla olur. Bu büyük ihsânı, Allahü teâlâ dilediğine nasîb eder. Onun ihsânları büyükdür, boldur.

Nemâzın kemâl üzere kılınması, nübüvvet yolundan yükselen büyüklere nasîb olur. Vilâyet yolunda bulunanların çoğu, bu dereceye yetişemez. O büyüklerin yakınlığı başkadır. İlmleri ve esrârı kendilerine mahsûsdur. Onları ulaşdıran yol, bu yola benzemez. Öyle bir caddedir ki, Peygamberler “aleyhimüssalevâtü velberekât” ve onların Eshâbı ve bu ümmetden seçilmiş çok yüksek olanlar, matlûba bu yoldan yetişmişlerdir. Âriflerin reîsi olan üstâdımız [ya’nî Muhammed Bâkîbillah “rahmetullahi aleyh”], (Ana cadde başkadır) sözleri ile belki bu yola işâret buyurmuşlardır. Vilâyet yolundan da, bir kimsenin bu yüksek zirveye ulaşması mümkindir. Belki de olmuşdur. Nemâzı yalnız yatıp kalkmak sanmamalıdır. Nemâzın gayb âleminde bir hakîkati vardır ki, bütün hakîkatlerin üstündedir. O hakîkate kavuşanları tanımıyanlar, nemâzın kemâlinden ne anlar? Nemâz, gönülleri çeken bir güzeldir. Onun güzelliği bu mecâz âleminde, sanki bu şekl içine sokulmuşdur. O sevgilinin cilveleri, nemâzın huşû’ ve edebleri şeklinde bu dünyâda görünmekdedir. Nemâzın bu şekl ve sûretini sevmiyen, bunun hakîkatinden ne anlıyabilir? O güzelin cilve ve edâlarına âşık olmıyan, huşû’ ve tumânînetin kıymetini nasıl bilir? Velhâsıl, nemâzın letâfeti, güzelliği o kadar yüksekdir ki, saçma sapan sözlerimizle bildirilemez. Kıymetleri o kadar üstündür ki, bu kırık kalemim, ona tercümânlık edemez. Fekat, bu büyük devlete sâhib olanların, nefîs nefeslerine sığınıyorum! Onlara hizmet etmeğe ve sevmeğe karşılık olan müjdelere güveniyorum. Fârisî beyt tercemesi:

O güzelin saçı, avucuma girse, misk saçılır elimden,
O ay yüzlü, kucağıma gelse, gün doğar her yerimden.

Yâ Rabbî! Sen, onların sandığı ve söylediği gibi değilsin! Seni bize haber veren, bildiren Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” selâmlar olsun, selâmetler olsun! Bu âlemleri yaratan, her ân varlıkda durduran, cesedlerin rızkını, rûhların gıdâsını, kalblerin nûrunu ihsân ederek, kullarının gelişmesini lutf eden Allahü teâlâya hamdler, şükrler olsun!

Herkese yayılan merhamet ve ikrâmlarınızdan şunu umar ve istirhâm ederim ki, bundan sonra, Allahü teâlânın bu âsî ve insanlıkdan uzak kulunu aramayınız. Onu, ümmîdsizlik köşesinde yalnız bırakınız da, günâhlarının mâtemini tutmakla ve münâsebetsizliğinin acılarını tatmakla inliyebilsin! Allahü teâlâ, Peygamberlerin gösterdiği yolda yürüyenlere selâmet versin! Âmîn.

53 — İKİNCİ CİLD, 45. ci MEKTÛB

Bu mektûb, hakîkatleri bilen, ma’rifetler sâhibi, hâce Hüsâmeddîn Ahmede yazılmış olup, bu kâinâtın hepsi, Allahü teâlânın ismlerinin ve sıfatlarının aynası olduğu, Zât-i ilâhîden ise, hiç nasîbleri olmadığı ve maddenin kendi kendine varlıkda duramıyacağı, maddenin hakîkî varlık olmadığı ve birçok şeyler bildirilmekdedir:

Allahü teâlâya hamd-ü senâlar olsun. Onun seçdiği, sevdiği kimselere selâmetler olsun! Muhterem efendim. Fârisî mısra’ tercemesi:

Her ne olursa olsun, dostdan konuşmak dahâ tatlı!

İşitilmemiş, duyulmamış ma’rifetleri yazıyorum. Lutfen iyi dinleyiniz! En yüksek insanların murâkabe yolunu bildiriyorum. Çok dikkatli okuyunuz!

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.