O hakîkatin varlık sûreti, önce rûhlar mertebesinde mücerret bir cevherdir ki, Şâri’ [Resûlullah] “sallallahü aleyhi ve sellem” buna ba’zen akl, ba’zen kalem, ba’zen rûh veyâ nûr buyurmuşlardır. Hadîs-i şerîflerde; (Allahü teâlâ önce aklı yaratdı.) (Allahü teâlâ önce kalemi yaratdı.) (Allahü teâlâ ilk önce benim rûhumu veyâ nûrumu yaratdı.)buyurulmuşdur. Farklı ifâdeler, değişik i’tibârat sebebi iledir. Zîrâ ilk cevher olma mertebesi birşeyden başkası için olamaz. Diğer hakîkatlerin varlık sûreti o hakîkatin varlık sûretinden dolayıdır. Bu, mertebe mertebe aşağı inmişdir. Cismânî sûretde insan unsurundaki ferdlerin ilki Âdem aleyhisselâmdır. Onda nihâyet buldu. Hakîkat-i insanî, önce mertebe-i kalem-i a’lâdaki akl-ı evveldir. Müteayyin olur. İkinci olarak, levh-i mahfûz mertebesindeki nefs-i küllîdir, te’ayyün bulur. Üçüncü olarak, Arşı azîmdeki muhadded-i cihât-ı mekân ve müstevây-ı ism-i rahmândır. Dördüncü olarak, mertebe-i kürsiyyi kerîmdeki müstevây-ı ism-i rahîmdir. Beşinci olarak, yedinci gökdeki felek-i zühal ve müstevây-ı ism-i Rabdır. Altıncı olarak, altıncı gökdeki felek-i müşterî ve mazhar-ı ism-i alîmdir. Yedinci olarak, beşinci gökdeki, felek-i merîh ve sûret-i ism-i kahhârdır. Sekizinci olarak, dördüncü gökdeki, felek-i şems ve âyine-i ism-i muhyîdir. Dokuzuncu olarak, üçüncü gökdeki felek-i zühre ve mir’ât-ı ism-i musavverdir. Onuncu olarak, ikinci gökdeki, felek-i utârîd ve sırr-ı ism-i Bârîdir. Ondan sonra birinci gökdeki felek-i kamer ve masdâr-ı ism-i Hâlıkdır. Ondan sonraki âlem-i anâsırda ve mevâlid-i selâseden, baba sulbüne varınca, gelip, ta’yîn ve temyîz gösterir. Bu mertebelere mertebe-i istidâ’ derler. Yanî mertebe-i vedî’atdır. Baba sulbünden ana rahmine düşüp, karar kılar. Bu mertebeye mertebe-i istikrâr denir. Allahü teâlâ [En’âm sûresi 98.ci âyetinde meâlen], (Sizi tek bir nefsden yaratan Odur) buyurmuşdur. O nefs küllî nefsdir. Onlar için ana rahminde istikrâr ve ata [baba] sulbünde ve sâir zikr olunan mertebelerde istidâ’ vardır.
Âdem ve diğer Enbiyâ “aleyhimüsselâm” âlem-i şehâdetde [dünyâda] cism sûretinde ortaya çıkmadıkça, Peygamberlik sıfatı ile sıfatlanmazlar.